4 Eylül 2012 Salı

firar etsek kendimizden..

Bazen öylece durup, dışarı çıkıp, bir de oradan bakmak istiyor insan kendine!
Eğlendiğinde, güldüğünde, sıkıldığında, yorulduğunda,
kahkahalarının tam ortasında yada ağlarken salya sümük,
çıkıp bir de dışarıdan bakmak istiyor ..

Neydim, ne oldum diye,
bana kim ne yapıyor diye,
aslında burada mı olmalıyım diye..
buradayım da, dahası ve onemlisi “mutlu muyum” diye..
“bu muyum” diye..
“bu mudur” diye..


31 Temmuz 2012 Salı

herkesin bi kardeşi olmalı hayatta!

Uzunca bir zaman sonra ilk kez koca bir 10 gün geçirdim can’ımm kardeşimle. .

biri 28, biri 30 yasına gelince tabi insanlar, eskisi kadar zaman geçiremez oluyor haliyle..

zira, herkesi olduğu gibi aslında bizi de hayatlarımız bambaşka işlere, bambaska telaşlara, bambaşka coğrafyalara sürükleyip duruyor, ve biz, hepimiz bu hayat keşmekeşinde o kadar koşuyoruz ki, o kadar sarıyoruz ki kendi derdimize, aslında ne çok ihmal ediyoruz kendimizi bile bu koşuşturmacanın içinde..

kardeşim.. canım..
benim bu hayattaki ilk ve en iyi arkadasım hala..
sırdaşım, kanım, canım, can dostum, can yoldaşım..
beni en iyi anlayan, anlaması gereken;
anlamadığını düşündüğümde, onu anlamadığım ve ölesiye kızdığım hatta..

11 Temmuz 2012 Çarşamba

pansuman

simdi en zoru başka birine en baştan anlatmak kendini,
elinin, teninin başka bir tenle buluşması,
nefesinin başka nefeslerle karışması,
bilmediğin bir sesi, yabancı bir nefesi hissetmek omuz başında..

yeniden sarılabilmek birine, nasıl da zor geliyor şimdi..

elin, yüzün, kıyafetlerin bile O’nun bakışlarının izini taşırken,
tanımadığın bilmediğin gözleri hissetmek gözbebeğinde..

9 Temmuz 2012 Pazartesi

bir garip Veli..

“yıkıldı yolunu bekleyen şehir” demiş Orhan Veli..
“şimdi gelsen de bir, gelmesen de..”

..

İste ama sanki her zaman öyle olmuyor..

11 Haziran 2012 Pazartesi

doğum

Hayat ne kadar tuhaf..
tuhaf değil de belki, başka bişi.. bulamadım şimdi doğru kelimeyi..

yani aslında her gün başka bir duyguya, yeni bir hayata gebeyiz belki..

bazılarını daha doğuramadan söküyoruz ciğerimizden yada çıkarıyor hayat içimizden istemeye istemeye, travmatik bir kürtaj zaruriyetiyle belki,
ya da tereddüdümüze kurban veriyoruz kimini
ya da cahilliğimize..
bazısını şenliklerle karşılıyor, yatak döşek ne varsa havalandırıyoruz gelmeden..
evimizin en güzel, en mis köşesini ayırıyoruz onlara..
zaruri ya da keyfi sezaryenlerle çıkarıyoruz bazısını belki yüreğimizden;
bazısını avaz avaz, bagır cagır, alaca terler içinde doğuruyoruz kendimizden, canımızdan vererek..


8 Haziran 2012 Cuma

piknik


ve işte şimdi,

yine ne kadar uzun, ne kadar virajlı, ne kadar sisli, puslu, ne kadar kasisli olduğu belli olmayan bir yol önümde..

ve aslında hepimiz kendi tali yollarımızdan anayola çıkmaya çalışıyoruz bir şekilde. .

kendi sisimizde pusumuzda kayboluyor, yavaşlıyor, kasislerimizde savruluyor, kendi virajlarımızı alıyoruz..

ama yolun sonunda seni seven birinin beklediğini, orda öylece kollarını iki yana açmış seni beklediğini bilmek, yolundaki bütün tozu toprağı, çayır çimen yapar adama!

1 Haziran 2012 Cuma

yazamadım..

“Kadınlar susarak gider” diye birsey okudum gecen gün..

Evet, öyle sanırım..

Kadın susarak gidiyor galiba..

Yani konuşuyorsa kadın, ilişkisi ile ilgili derdini anlatıyor, çare peşinde koşuyorsa, kavga ediyorsa, neden diyorsa, şikayet ediyorsa olup bitenden yana, çözüm arıyorsa, konuşmaya, iletişim kurmaya, düzeltmeye çalışıyorsa;
aşkına, sevdasına sahip çıkıyorsa hala, bunu iyi okumak, iyi anlamak lazım..