29 Nisan 2012 Pazar

Bahar mı?

Bahardandır diyorlar bu hastalıklı yorgunluk hali..
Oysa bana gelmedi ki bahar daha!
Güneş doğmadı ki henüz içime..
Buralar hep kış!!

Bekliyorum hanidir,
ne arka bahçesi yeşillendi gönlümün, ne balkonlarımdaki çiçekler açtı. .
Bu yıl yaz geç gelecek dedilerdi de, bahar bile gelmek bilmedi hayret!!
Buralar kış hala!

20 Nisan 2012 Cuma

durma, adım at

Sanırım bu ara beni en cok yoran “sürekli ve her şeyden şikayet eden”
ama “sadece şikayet eden” insanlar..

bu durum insanların ve bazen benim de elbette, sadece özel hayatımız için de geçerli değil tabii ki..
öyle bir alışkanlık ve hayat biçimi haline getirmişiz ki bu şikayet ve ağlama olayını,
gerek özel, gerek iş hayatında ve siyaseten elbette, toplumsal yapının bi parçası olarak, hep şikayet eden insanlar var..

her yerdeler..
bu en kolayı çünkü…
ve sıfır maliyet..

4 Nisan 2012 Çarşamba

ben yiyemedim, sen ye

Eski sevgiliye söylenen;
“yeter ki sen mutlu ol..”
“sen nasıl mutlu olacaksan..”
“bir tek dileğim var, mutlu ol yeter..” ler  de ne buyuk balondur, ne koca yalandır!

Hadi ama..
bu en açık tabiriyle “ben yiyemedim, sen ye” durumu mümkün mu sanıyorsunuz gerçekten?

27 Mart 2012 Salı

Kurallarına göre oyna – ma! (2)

Misal birine aşık oluyorsun..

öyle hiç beklemediğin bi anda, damdan düşer gibi, sırılsıklam..

öte yandan biliyorsun ki, tepeden tırnağa yanlış!

ya da olmaz, yürümez bi şekilde..


ya da zamansız..


( – ki ask hep zamansız gelir!  yine de iyi gelir, sefa gelir.. )

26 Mart 2012 Pazartesi

Kurallarına göre oyna – ma!

Oyunun kurallarını hepimiz az çok biliyoruz aslında, biliyoruz bilmesine de, layıkıyla oynayamıyoruz işte çoğu zaman..

Büyük kağıt tutmamak lazım mesela elinde, ama ya üçüncü büyük de gelirse diye vazgeçemediğiz olmuştur çokça kere papaz dan..

Sonra papaz olacağını bile bile hayatla, bile isteye yenilmez miyiz, yanılmaz mıyız çoğu zaman..

22 Mart 2012 Perşembe

fail.. fail again.. fail better..

Herkesin hayatında zor zamanlar vardır, olmustur, gecmiştir, ya da surmektedir..

ama mutlak vardır zor zamanlar.. ve olmalıdır da zaten..


yasarken dunyanın en buyuk acısı sanarız yasadıklarımızı, bundan sonra ayaga kalkamayız sanarız.. artık kesseler acımaz.. acıların en buyugunu(!) yasarken, hep baskasının acılarını, kaygılarını kucumser, “peheey, o da bişey mi deriz..  ben nelerle ugrasıyorum”

oysa herkesin acısı kendine buyuk.. herkesin derdi kendine zor.. herkesin dunyası kendine dar!..

21 Mart 2012 Çarşamba

yazdıkca taşar mıyım_?

Cok uzun zamandır, sadece işle ilgili mevzular için not almak üzere elime kagıt kalem alıyordum..  yada herhangi bir rapor yazmak için word dosyası acıyorum da diyebilirim.. yazmayalı cok uzun zaman oldu.. gercekten cok..

Dusunuyorum da şimdi, bu bir ihtiyac mıymıs acaba.. bazen , işte kimi boyle zamanlarda, kimseye tutunamadığında, yada anlatamadığında, belki istemediğinde, yine o eski dost kelimelere sarılıyormus işte insan.. harfler dokundukca birbirine ve işte kelimeler birbirine doğru uzandıkça, sanki, içinde sarmaş dolaş oluyor cumleler.. ve bu boslukta birbirimize sarılıyoruz eski dostlarımla..  noktalar, ah o üç noktalara gomuyormusum suskunluğunu meger..