11 Temmuz 2012 Çarşamba

pansuman

simdi en zoru başka birine en baştan anlatmak kendini,
elinin, teninin başka bir tenle buluşması,
nefesinin başka nefeslerle karışması,
bilmediğin bir sesi, yabancı bir nefesi hissetmek omuz başında..

yeniden sarılabilmek birine, nasıl da zor geliyor şimdi..

elin, yüzün, kıyafetlerin bile O’nun bakışlarının izini taşırken,
tanımadığın bilmediğin gözleri hissetmek gözbebeğinde..

otur en baştan anlat kendini,
anlat da,
gülüşünün, sesinin tonu bambaşkayken,
şimdi gel de yabancılaşma anlattıklarına..

simdi otur da en bastan anlat;
kahvaltı tabağındaki bütün salatalıkları ben yerim diye

ve hatta kırmızı biberleri de..
tatlı sevmem, yiyeceksem de yanında cay yada kahve olmadan tatlı yiyemem diye,
ha çayı kahveyi de sekersiz içerim bu arada..

Kırmızı şarabı her zaman beyaza tercih ederim,
cin severim, votkayı asla meyve suyuyla içmem diye otur da en bastan anlat kendini..

Rakımı iki buzla içerim, suya buz eklemem,
hele bir de muhabbet varsa, sevdiğim yanımdaysa hatta, meze bile aramam de..

Dısarıda her nerdeysem, hele bir de rakı içerken, buzlu bademci geçtiğinde hiç dayanamam,
gözüm kesin kayar, ben söylemeden sen al diye otur da anlat en bastan..

Kemiklerimi kırarcasına sarıl bana de,
öyle ki , onlarca güvende hissedeyim ben,
iliklerime kadar senin hissedeyim..
simdi otur sevdiğinin omuz bosluğunda uyanmak ne demek yeniden anlat. .

Otur da anlat kendini,
koşulsuz, sorgusuz, sebepsiz aç yüreğini en yeni yetme sevdanla..
Otur en baştan göster bütün yaralarını,
birbirimize yaralarımızı göstererek tanırız birbirimizi,
sonra hep birlikte sararız sanıyorken oysa,
sen tam da güvenip, inanmışken, indirmişken gardını,
o
yeniden kabuklarını kaldırsın, yeniden kanatsın yüreğini..

sonra,
sen hiç işin yokmuş gibi,
defalarca sardığın yara berene tekrar pansumana koş..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder