11 Haziran 2012 Pazartesi

doğum

Hayat ne kadar tuhaf..
tuhaf değil de belki, başka bişi.. bulamadım şimdi doğru kelimeyi..

yani aslında her gün başka bir duyguya, yeni bir hayata gebeyiz belki..

bazılarını daha doğuramadan söküyoruz ciğerimizden yada çıkarıyor hayat içimizden istemeye istemeye, travmatik bir kürtaj zaruriyetiyle belki,
ya da tereddüdümüze kurban veriyoruz kimini
ya da cahilliğimize..
bazısını şenliklerle karşılıyor, yatak döşek ne varsa havalandırıyoruz gelmeden..
evimizin en güzel, en mis köşesini ayırıyoruz onlara..
zaruri ya da keyfi sezaryenlerle çıkarıyoruz bazısını belki yüreğimizden;
bazısını avaz avaz, bagır cagır, alaca terler içinde doğuruyoruz kendimizden, canımızdan vererek..


8 Haziran 2012 Cuma

piknik


ve işte şimdi,

yine ne kadar uzun, ne kadar virajlı, ne kadar sisli, puslu, ne kadar kasisli olduğu belli olmayan bir yol önümde..

ve aslında hepimiz kendi tali yollarımızdan anayola çıkmaya çalışıyoruz bir şekilde. .

kendi sisimizde pusumuzda kayboluyor, yavaşlıyor, kasislerimizde savruluyor, kendi virajlarımızı alıyoruz..

ama yolun sonunda seni seven birinin beklediğini, orda öylece kollarını iki yana açmış seni beklediğini bilmek, yolundaki bütün tozu toprağı, çayır çimen yapar adama!

1 Haziran 2012 Cuma

yazamadım..

“Kadınlar susarak gider” diye birsey okudum gecen gün..

Evet, öyle sanırım..

Kadın susarak gidiyor galiba..

Yani konuşuyorsa kadın, ilişkisi ile ilgili derdini anlatıyor, çare peşinde koşuyorsa, kavga ediyorsa, neden diyorsa, şikayet ediyorsa olup bitenden yana, çözüm arıyorsa, konuşmaya, iletişim kurmaya, düzeltmeye çalışıyorsa;
aşkına, sevdasına sahip çıkıyorsa hala, bunu iyi okumak, iyi anlamak lazım..