31 Temmuz 2012 Salı

herkesin bi kardeşi olmalı hayatta!

Uzunca bir zaman sonra ilk kez koca bir 10 gün geçirdim can’ımm kardeşimle. .

biri 28, biri 30 yasına gelince tabi insanlar, eskisi kadar zaman geçiremez oluyor haliyle..

zira, herkesi olduğu gibi aslında bizi de hayatlarımız bambaşka işlere, bambaska telaşlara, bambaşka coğrafyalara sürükleyip duruyor, ve biz, hepimiz bu hayat keşmekeşinde o kadar koşuyoruz ki, o kadar sarıyoruz ki kendi derdimize, aslında ne çok ihmal ediyoruz kendimizi bile bu koşuşturmacanın içinde..

kardeşim.. canım..
benim bu hayattaki ilk ve en iyi arkadasım hala..
sırdaşım, kanım, canım, can dostum, can yoldaşım..
beni en iyi anlayan, anlaması gereken;
anlamadığını düşündüğümde, onu anlamadığım ve ölesiye kızdığım hatta..

tuhaf bir bağ bu kardeşlik..

oyun parkurunu hazırlamak için saatlerinizi harcadığınız ve tamam oldu derken okul saati geldiğinden bir kere bile oynayamadığınız, yine de her sabah yılmadan yeniden hazırlık yaptığınız,

okulda yediğiniz gofretin yarısını ayırıp eve, ona getirdiğiniz, ve onun da gevreğini getirdiğini gordugunuzde olesiye sevindiğiniz,

ücüncü kattaki evinizden, yoldan gecenlerin üzerine su ve yumurta fırlattıgınız ve bu sacmalıklara eglendiğiniz,

makaralardan otobanlar yaptıgınız,

bos kaldığınız her an evdeki esyaların yerini değiştirip, her seferinde aksamları mini bir krize yol actığınız,

tekme tokat kavga ettiğiniz ve bu kavgalarda aslında kız çocugunun tek kozu olan ısırma, tırnaklama gibi herseyi yasaklayarak tum bu kavgalarınızı guce dayalı bir ringe donusturduğunuz,

sırf beraber oynayabilmek için, nerdeyse cocuklugunuz boyunca barbielerle değil, arabalarla ve toplarla oynadığınız,

evin yanındaki bos arsaya yatırım yapıcaz diye yoldan gelen gecene anket yaptığınız, para topladığınız,

biriktirdiğiniz paraları aman kaybolmasın diye sacma bir yere koyup unutursunuz diye, akla gelebilecek tum baska yerlere paranın nerde olduğuna dair yonlendirme notları yazdığınız, ve her seferinde ılk koydugunuz yeri hatırlamanıza ragmen, bir hazine avcısı moduyla tum notları en bastan takip ettiğiniz,

yaratıcılıkta sınır tanımayıp mini mini bebelerken dergi cıkardığınız, bu dergileri tum karsıyaka sokaklarındaki esnafa sattığınız ve hatta sonraki sayılara reklam aldığınız, bu parlak zekaya rağmen gözünüzü nasıl para bürüdüyse bir tanesini anı olarak saklamayı akıl edemeyip hepsini nakite cevirdiğiniz,

bremen mızıkacılarını kıskandıran, bir flut ve bir solistten olusan mini müzik grubuyla apartmandakileri toplayıp konserler verdiğiniz, dahası beste yapıp, kaset çıkardığınız, ve bundan da bir kopya saklamadığınız,

pazar erkenden kalkıp, tatlı bir telasla kahvaltı hazırlayarak, annebabaya supriz peşinde kostugunuz, bazen bu kahvaltıları da sattığınız,

abuk subuk denemelerle yenecek gibi olmayan köfteler yapıp, sonra satamayınca, mahalledeki kedilere dağıttığınız,

bu abuk subuk girişimciliklerden sonra ticarete atılacağı kesin gözüyle bakılırken, memuriyete saran,

bozuk bir aleti tamir etmeye kalktığında daha çok bozan ve her seferinde fazla parça çıkaran, ve yine de tamir etmekten yılmayan ve dahası müthiş tamirat yaptığını sanan,

herkesin bir kardeşi olmalı hayatta!


tuhaf bir bağ bu kardeşlik..

kimsenin anlayamayacağı, zaten anlaması da gerekmeyen,

gereksiz, anlamsız, tuhaf huylarınıza alışmış, artık bunlara ses çıkarmayıp, dahası bu tuhaflıklarınıza eğlenen, keyif alan,

aynı anda gülme krizlerine girip, herkesin şaşkın bakışları altında belki bazen neden olduğunu bile bilmediğiniz şeylere dakikalarca karnınızı tutarak güldüğünüz, tam ohh bitti derken gözgöze geldiğiniz anda daha beter ve daha deli kahkahalara boğulduğunuz,

sonra başka bir an, rakı içerken misal, göz göze geldiğiniz anda, gözbebekleriniz değdiğinde birbirinde, olanca yaşlara boğulduğunuz tek bir kelime bile etmeden,

tek bir kelime etmeden, saatlerce, hem de hiç sıkılmadan muhabbet edebileceğiniz,

çocukluk anılarını dinlemekten hiç sıkılmayacağınız, hatta tüm o anları tekrar tekrar yaşayıp müthiş keyif alacağınız,

sizin bile hatırlamadığınız anılarınızı hatırlayan, bunları yeniden anlatan, dinleyen,

öyle olduğunu bilmediğiniz huylarınızı bilen, bunları seven, saçmalıklarınızı bile övebilen,

en sıkı tartışmalarınızda bile, anca çok minicik bir sure kapris yapabileceğiniz,

hayallerinizi paylaşan, ortak olan,

tek bir damla gözyaşı, tek bir gıdım can sıkıntısı için, koca dünyaya meydan okuyabileceğiniz, 

üzüldüğü her bir şey için, her ne varsa hiçe sayabileceğiniz,

size ait her şeyi, her anı, her gelişmeyi heyecanla karşılayan,

defalarca anlattığınız şeyleri bile, her seferinde ilk kez duyuyor heyecanı ile ve yine de büyük sabırla dinleyen,

akıl veren, akıl alan,

her kararınızda sizi destekleyen, desteklemese dahi güçlü olmanıza vesile olabilen,

her düştüğünde daha sıkı tutan, düşmekten yılmasanız da, sayesinde artık düşmekten korkmadığınız,

ailenizi en az sizin kadar tanıyan, sizin kadar anlayan,

hatta siz anlatmadan anlayan, bilen, paylaşan,

hayatta sizi gerçek bir koruma içgüdüsüyle seven, saran, sarılan,

sizi sıkı sıkı tutan, ve hem de size tutunan,

sarıldığında, ve sarılmadığında bile iliklerine kadar sevgisini hissettiğiniz,

sadece konuşarak ve hatta yan yana durarak bile tüm sıkıntılarınızı kovabileceğinize inandığınız, nedense bir turlu kovamadığınız

taa içinizi gören; ciğerinizi bilen; yüzünüzden, duruşunuzdan anlayan,

eskisi kadar gorusemeseniz bile, sizin hep en yakın arkadasınız olarak kalacak,
herkesin bir kardeşi olmalı hayatta!

3 yorum:

  1. olmalı bence de. ve hatta iyiki var.. iyiki varlar .

    YanıtlaSil
  2. elini belki kısa bir sure tutuyor kardesin,
    ama yuregini bir omur bırakmıyor :)

    YanıtlaSil
  3. çok acırım tek çocuklara.... ne büyük eksiklik......

    YanıtlaSil