gunlerdir aklımda dolanıyor, orda da çok değil, burda hiç degil,
ama nerde..
ve sonunda, evet karar verdim;
mutfagımda mutluyum..
içim sıkıldıgında, hiçbir sey düşünesim gelmediğinde, gücüm
kalmadığında, inancımı yitirdiğimde birseylere, yada pek ala mutlu olduğumda, nese doldugumda..
mutfaga giriyorum..
bu oyalanma, bu yalnızlık, o su sesi belki..
hepsi iyi geliyor..
hep iyi geliyor..
mutfakta zaman geçirmek, yemek pişirmek, sofralar kurmak pek
mutlu ediyor beni..
zira sonradan düşününce fark ediyorsun ki; en az kendine
harcadıgı kadar evine harcıyor insan sevince.. tabaga, bardaga harcadığım paraları biriktirseydim, o hayalini kurdugum meyhanenin ufak ufak sermayesini toplamaya başlamıştım şimdiye kadar çoktan.. ama hep, en sevdiklerimden oldu züccaciye magazalarını gezmek, sırcalar
bakmak kendı sırca köşküme.. yeni tabaklar, bardaklar, servis ve sunuma dair ıvır
zıvırları toplamak hep heyecanlandırır beni, pecete desen kagıt kumas derken belki onlarca cesit pecete
var evde, yemegin niteliğine gore sofraya layık gordugum..
sevince, hele bir de sevdiklerine yemek yapınca, bir başka
özeniyor insan..
zamanla, en az lezzet kadar sofraya ve sunuma önem vermek
hastalıklı bir çılgınlığa dönüşse de,
ve evdekileri hep yetersiz bulmaya başlasan da zamanla
ve dolaptaki müsait alanlar dolup taşsa da,
fazlalıkları depoya indirip, servise dair yeni bir şey alma
histerisi hep hüküm sürüyor bünyede..
müziğin sesini olabildiğince açıp, ama yine de duymadan, dinlemeden
ya da duysan bile..
yalnız kalmak mutfakta.. ala..
etlerle, otlarla, mezelerle, recellerle, kurabiyerle ugrasmak..
dalmak gibi bu da belki..
suyun altında nasıl ki
düşünmüyorsun rengarenk goz kırparken sana sualtı,
mutfakta yalnız kalınca da dusunmuyorsun,
çekip gidiyorsun
işte mis gibi, her neredeyse kafan..
ağlatan soğan değil misal her zaman,
bazen bi hıyar da ağlatabiliyormuş diye hayıflanırken yalnız mutfagında, birden kahkahalarınla
çınlıyor mutfak duvarları an gelıyor ki..
deliriyor muyum diye kaygılanmaya gerek yok,
egleniyorsun, cok egleniyorsun yalnızken mutfakta..
bütün yakın arkadaslarım pek ala bilirler ki,
en büyük gençlik hayalim bi gün yeniden eve, İzmir e dönüp,
orda kendime bi meyhane açmak..
cok da değil, söyle 7 – 8 masalı,
mis gibi beyaz masa örtülerinde, mis gibi beyaz sayfalara
içilen,
yitip giden sayfalarına hasretle ve saygıyla kadeh
kaldıracağımız..
herkesin evinde hissedecegi, kederin yakışmadığı,
gelen
gidenin hep arkadaşım olacağı, hep bizden olacağı,
oyle ben, oyle sıcak, oyle mis gibi, ömür gibi..
ama şimdilik dostlarıma, canlarıma sofralar kurmakla
yetineceğim uzunca bi süre daha..
gönül istiyor ki; hep dostlar gelsin, ben hep öyle
sofralar kurayım misal, dört mevsim çalarken fonda. .
yenilsin içilsin, e tabi beğenilsin, cok begenilsin hatta..
bu önemli, cok önemli..
yiyen de, yediren de mutlu olsun..
sofrayı görünce mutlu olsun, yerken mutlu olsun, doysun yine
mutlu olsun..
ben sofralar kurayım,
sevdiklerim hep mutlu, cok mutlu olsun..!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder