29 Kasım 2013 Cuma

non serviam!

içimde bir yerlerde,
bir kadın, varoluşuma ve aslında bu gun burada oluş’uma dair her şeye inat “non serviam” diye cıglıklar atıyor..
hanidir, oyle ya da boyle, bir şekilde bastırdıgım ya da duymazdan geldiğim sesi, şimdi olanca gücüyle kulaklarımı tırmalıyor..
bu son çırpınışları,
kulak vermezsem; hem o kadını, hem de içimde suprizlerle dolu, hoplayıp zıplayan çocugu kaybedeceğim. .

bu aslında, varoluşsal bir anksiyetenin cok daha otesinde bir çırpınma hali..
sığamıyorum ben artık.. 

evet, hiçbir yere sığamıyorum..
bu aidiyetten yoksunluk değil de, bi taşma hali belki de..
eve, işe, sokaklara, yollara, kalabalıklara..
bu şehre dahası..
ve en cok da kendime belki de..
hiç birine sığamıyorum..
hiçbir yere sığamıyorum..
hiç sığamıyorum..

evet,
gitmem lazım artık benim belki de..
anladım..

baska sularda yuzmem,
derin sularda bogulmam lazım belki de..
anladım..

gec kalmısım ben, hep..
ve simdi,
kuyrukta bekleyen gecikmiş bir fatura huzursuzlugunda yüreğim,
anladım..

Edip Cansever’in de dediği gibi;
“Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.” 

Ben,
anladım.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder