Hayli uzun zamandır aslında, ama bu aralar daha da sıklıkla,
daha da bir istekle;
dilimde, yüreğimde, aklımda, fikrimde hep bi “gitmeler”..
dilimde, yüreğimde, aklımda, fikrimde hep bi “gitmeler”..
Salt ben de değil aslında..
insanlara bakıyorum, insanları dinliyorum da; herkes o kadar
“yorgun, yılgın, bedbaht, heyhat” ki; herkesin aklında dilinde bir gitme
telası..
ve fakat kimse işleyen bu çarkın dışına çıkmaya, dışarıda olmaya, dışarıdan bakmaya
cesaret de edemiyor..
hani oyunun dışında kalmak gibi belki de..
buradaki “istemem, yan cebime koy” hayatlarından vazgeçemiyor
kimseler..
sistemin manipulasyonları, toplumun dayatmaları, televizyonlarda pompalanan örnek
hayatlar, ideal yaşam standartları, kariyer hedefleri..
böyle görece ve sanal mutluluklar sararken dört bir yanımızı, “daha
iyi bir hayat” yakamdan çekiştiriyor durmadan fikrimde..
oysa minicik kafeslerde sıkışmış hamsterlar gibi, o yuvarlak
pembe zımbırtının içinde dönüyoruz canhıraş..
yol aldığımızı sanarak, ama aynı yerde koşarak..
öylece koşuyor, koşuyor, koşuyoruz..
halbuki bir çıkabilsek, o pembe zımbırtının dışına bi
atabilsek kendimizi bir cesaret..
o zaman daha pembe aslında hayat,
ve daha güzel aslında kısacık ömürlerimiz..
ve daha bereketli, daha üretken, daha huzurla bezeli bir
hayat..
koşmadan, sakin..
“Kaçıp gidip, dağ başına yerleşmeyeceksen, hiç hava
yapmayacaksın” demişti bir arkadaşım..
evet!
şimdi kaçıp gidip, dağ başına değilse de, ufacık bir yere
yerleşmek için çarpıyor kalbim,
bu sehir bana dar geliyor,
bedenim ruhuma dar!
Yazmıştım daha evvel de, “hayatımı küçültmek istiyorum!”
diye..
Hadi!
Küçültelim..
kendimizi, hayatlarımızı, hedeflerimizi, hayallerimizi
bile..
aslında küçücüğüz çünkü!
bunu bilerek, fark ederek yaşayalım..
öyle yaşlanalım..
haydi..!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder